Tasavvufun Temelleri
Tasavvuf, takvaya yani marifetullaha ulaşma çabası olarak tanımlanabilir. Temelde, Cenab-ı Hakkın varlığını ve birliğini, kâinatın ve insanın yaratılışını anlamaya çalışır ve bu süreçte Sâlik kendini Nefs-i Emmarenin kötü huylarından arındırıp iyi huylarla donatmasını hedefler.
Tasavvufun dört ana unsuru vardır: Hakikat, marifet, şeriat ve tarikat. Bu yolda ilerleyen Sâlik, marifetullaha, ilahi aşka ulaşmayı ve nefsini terbiye etmeyi amaçlar. Nefsin arındırılması ve terbiye edilebilmesi için tevbe, zühd, tevekkül, kanaat, uzlet, zikir, Allah’a (c.c) teveccüh, sabır, murakabe ve rıza gibi temel unsurlar üzerinde durulur. İleride yeri geldikçe bu terimlerden bahsedeceğiz inşallah.
Tasavvuf, aynı zamanda Sâlikin Cenab-ı Hak ile olan ilişkisini derinleştirmeyi ve O’nunla bir bütün olmayı hedefler. Bu süreçte, fenafillah (Allah’ın (c.c) varlığı içinde yok olmak) ve bekabillah (Allah (c.c) ile var olmak) gibi kavramlar önem kazanır.
Tasavvuf, sadece teorik bir bilgi olarak kalmaz, aynı zamanda günlük yaşamda uygulanan bir ahlak ve davranış biçimi olarak da görülür. Bu yüzden tasavvufu tam olarak anlamak için yaşamak ve tecrübe etmek gerekir.
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıma ona kullukta zirveye ulaşabilme çabasıdır.
Tasavvuf; nefs-i emmareye karşı daima teyakkuz halinde olup onunla bir Cenk halinde yaşamaktır.
Tasavvuf; bir çeşit arınma metodudur. Dünyevi olan her şeyden kalben vazgeçtikten sonra Cenab-ı Hakk’ı gerçek manada tanıyıp, O’na kullukta “takvâ”ya erebilme yoludur. Tasavvuf; Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i seniyye ile amel edebilmek, ilâhî ve nebevî uyarıları kalbî derinlikle anlayıp hayatın her evresinde yaşamaya çalışmaktır.
Tasavvuf; Hazreti Ebu Bekir (r.a.) gibi “Sıddîk”, Hazreti Ömer (r.a.) gibi “adaletli”, Hazreti Osman (r.a.) gibi “hayalı”, Hazreti Ali (r.a.) gibi “ilim” sahibi olmayı telkin eder. Tasavvuf; Allah’a (c.c) “inanıyorum” demekle, O’na “iman ediyorum” demek arasındaki farkı ayırt edebilme maharetine sahip olmaktır.
Tasavvuf; daima ilâhî bir kameranın altında bulunduğumuzun farkında olarak, bu şuur ve idrâk ile yaşamaktır.
Tasavvuf; ilâhî takdîre hangi şartlarda olursa olsun boyun eğmek, başa gelene rıza göstermektir.
Tasavvuf; Cenab-ı Hak ile dâimâ dost kalabilme mârifetidir. Bollukta Rabbini unutmayıp, yoklukta darılmamaktır. Başına ne imtihanlar gelirse gelsin, hepsini Cenab-ı Haktan bilip, bunları kendisine bir mânevî arınma vesîlesi kılabilme sanatıdır. Yakınmayı bırakarak dâimâ hamd ve şükür içerisinde olabilme mahâretidir.
Tasavvuf; Rasulullah Efendimiz’e vâris olmuş gerçek Mürşid-i kamillerin dizinin dibinde; nefsini tezkiye, kalbini masivadan arındırma mekteptir. Dolayısıyla tasavvuf; Allah (c.c.) ve Rasûlüʼnün yolunu aşk ile yürüyebilme, Resulullah (s.a.v) efendimizin güzel ahlâkından nasîb alarak, dîni, uygun bir tarzda, Aşk ve Vecd ile yaşayabilme gayretidir.
Tasavvufun ölçüsü Kur’ân ve Sünnet’tir. Kur’an ve sünnete uyumayan her ne varsa tasavvufa izafe ediliyorsa da bu batıldır.
Tasavvuf ne yüksek bir çatı
Bu çatıdan düşen çok
Ne yüksek bir hakikat
Bu hakikate doyan yok
Âşık Vefatî
0 1